27 Temmuz 2017 Perşembe

BİRAZCIK DA ÜRDÜN'Ü TANIYALIM

Amman Ürdün Krallığının başkenti. 635 yılında müslümanların eline geçen Amman, 1516'da Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında Osmanlı topraklarına katıldı. II. Abdülhamit devrinde Rusya'dan kaçarak Osmanlı devletine sığınan Çerkezlerin bir kısmı Amman civarına yerleştirildi.
1908'de tamamlanan Hicaz Demiryolu hattının Ammandan geçmesi şehrin önemini arttırdı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra İngiliz manda yönetimine giren Amman 1946'da Ürdün Krallığının başkenti oldu.
Karayolları ile ülkenin diğer şehirlerine bağlanan başkent Amman'da Uluslar arası bir havaalanı mevcuttur. Önemli bir sanayi merkezi olan şehirde Ürdün Üniversite'si bulunmaktadır. Şehrin en önemli tarihi eseri, Romalılardan kalma kalesidir. Kalenin içinde antik bir tiyatro bulunmaktadır.


Petra, Ürdün’ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alan antik kenttir. M.Ö. 400 ile M.S. 106 yılları arasında Nebatiler’e başkentlik yapmıştır. Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını sürdürmüştür. M.S. 400 yıllarından sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı kent gözden düşmüş ve zaman içinde unutulmuştur. 1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından kent tekrar bulunmuştur.
Petra antik kentinde tiyatro, tapınak, ev, gibi yapılar kireç taşına oyularak yapılmıştır. el-Khazna ve Roma döneminde yapılan amfitiyatro en bilinen yapılardır.

6 Aralık 1985 tarihinde UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası listesine dâhil edilmiştir. Peru’da yer alan Machu Picchu ile kardeş şehirdir.
7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası‘ndan biri olarak seçilmiştir.

Lut Gölü veya Ölü Deniz Yeryüzü'nün en alçak ve en tuzlu gölü.
Günümüzde akarsularla beslenmeyen ve 600 km² civarında bir alanı kaplayan Lut Gölü, Afrika-Suriye ayrımındaki en alt noktada yer alır. Lut Gölü'nün tabanı, su derinliği çok fazla olmasa da (yaklaşık 376 metre) ve göl seviyesi deniz seviyesinden 422 metre aşağıdadır. Bu büyük tuzlu göl, karşılıklı uzak noktalarından 80 km/18 km genişliktedir. Aslında göl, eski Lisan Denizi’nin bir parçasıdır.
Su seviyesindeki çekilme eski zamanlarda yılda ortalama 18 cm iken , bugün bu değer İsrail ve Ürdün'ün artan içme suyu ihtiyacı nedeniyle, yıllık 50 cm civarına yükselmiştir. Lut Gölü %28 ile %33 arasında değişen tuz oranıyla (Akdeniz %3) Doğu Afrika'daki Assal Gölü'nden sonra (%35) dünyadaki en tuzlu ikinci göldür.

Gölde bazı dengesizliklerin işaretleri görülmektedir: su altındaki bazı asfalt parçaları su yüzeyine çıkmaktadır. Geçmiş zamanlarda bu parçalar toplanır, kurutulur ve ısınmak için kulanılırdı.
Çevreciler, Lut Gölü’nün yok olmaya başladığı yönünde uyarılar vermektedirler. Gölün iki yakasındaki Ürdün ve İsrail’in bromür endüstrisinin buna neden olduğunu belirtirler. Ancak daha çok İsrail fabrikaları yüzünden temiz su sıkıntısı çekilmektedir. Oluklar endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Eğer tehlike değilse, bu fabrikaların kirli atık boşaltımı ayrıca zarar veren faktörlerin başında yer alır.

Küresel ısınma ile karşı karşıya kalan Lut Gölü, kuruma tehlikesindedir.


 DİĞER BİLGİLER

Tarih boyunca çeşitli kavim ve devletlerin (Asur, Babil, Pers, Roma) etki alanında bulunan Ürdün, 7. yüzyılda Arapların eline geçti. 12. yüzyılda Haçlılarla Müslümanlar arasında savaşlar oldu. 16. yüzyılda Ürdün, Osmanlı hâkimiyetine geçti.

1. Dünya Savaşı sonunda ülkeye İngilizler hâkim oldu. 1923'te İngilizler, Ürdün'ün bağımsızlığını tanıdılar.

  1946'da İngiliz mandası kalkarak ülke tam bağımsızlığına kavuştu. 1951 'de Kral Abdullah'ın katledilmesinden bir yıl sonra ülke yönetiminin başına Haşimi Sülâlesinden Talal'ın oğlu Kral Hüseyin geçti.
1994'te Kral Hüseyin'in İsrail ile ülkesi arasındaki gerginliği sona erdiren bir deklarasyonu imzalaması ve ABD ile yakınlaşması, bazı Arap ülkelerini gücendirdi. Suudî Arabistan'la gergin olan ilişkileri düzelme sürecine girdi. 1999 başında Kral Hüseyin'i kaybeden Ürdün, oğlu Kral Abdullah yönetiminde de Arap âlemi içinde en istikrarlı politika izleyen ülke olarak tanınmaktadır.

  Yüzey şekilleri: Ülke yüzey şekilleri yönünden iki bölgeye ayrılır: Batıda, Ürdün nehri ve Lût Gölü'nün yer aldığı derin bir oluk (Gor çukurluğu) uzanır. Bu oluğun yamaçları akarsu vadileri ile parçalanmıştır. Burada Ölü deniz veya Lût gölü, Afrika'dan başlayıp Kızıldeniz üzerinden Türkiye'de (Antakya-Kahramanmaraş) devam eden bir kırık hat üzerinde yer alır. Ölü denizin bulunduğu saha çok derin ve alçakta olup çevresindeki sahalarla olan yükseklik farkı 900-1200 m dolayındadır. İkinci bölge, Lût Gölü'nün çevresindeki sahalardır; burası masa şeklinde bir topografyaya sahip olup ülkenin kurak (çöl) bölgesidir. Lût Gölü (Ölü deniz), deniz seviyesinin 394 m altındadır.

  Gölün derin kesimi 300 m dolayındadır. Bu durum dikkate alındığından Lût oluğu deniz seviyesinin 700 m kadar altına inmektedir. Gölün suyu çok tuzlu (binde 300'ün üzerinde) olduğu için insan su üstünde kalarak yüzememektedir.
İklimi ve bitki örtüsü: ülkenin batısında Akdeniz iklimi ve bitki örtüsü görülür. Doğusunda yaz ile kış arasında sıcaklık farkının artığı ve yağışların azaldığı kurak karasal iklim etkilidir. Yüksek sahalarda otlaklar ve kızılcam toplulukları görülür. Kızılçamlann tahrip edildiği Lût Gölü'nün doğusunda garig topluluklarına rastlanılır.

Nüfusu ve yerleşmesi: Ürdün, 2. Dünya Savaşı'ndan beri nüfusu hızla artan bir ülkedir. Bu nüfus artışında, 1967'den beri İsrail'in işgal ettiği topraklardan gelen Filistinlilerin göçü de etkili olmuştur. Kentlerde yaşayan nüfus gittikçe artmaktadır. Bilhassa iklim şartları da iyi olan Amman ve çevresi nüfusun en fazla toplandığı merkezdir, ülke nüfusunun büyük bölümü Müslüman'dır; Hristiyanlar azınlıktadır. Suriye sınırında sanayi tesislerinin bulunduğu sahada nüfus yoğunluğu fazladır, ülkenin denize açılan tek kapısı, Kızıldeniz'e açılan Akabe Körfezi'nin kuzey kıyısındaki Akabe'dir.

Ekonomisi: Bölgedeki savaşlar ve huzursuz ortam Ürdün'ün ekonomisini ciddî olarak etkilemiştir. Nitekim 1967'deki Arap-İsrail Savaşı, turizm faaliyetlerine önemli darbe vurmuş, Batı şeridindeki tarım arazilerinin işgali tarımsal üretimi azalltmıştır. Doğal kaynaklar bakımından fakir olan ülkede, temel gıda maddeleri ithal edilmektedir. Fazla askerî harcamalar da Ürdün'ün ekonomisini sarsmaktadır. ülkede batıda ve Lût oluğundaki tarıma uygun olan sahada üretilen tarım ürünleri, ülke ihtiyacının ancak yarısını karşılamaktadır.
Önemli tarım ürünleri buğday, arpa, baklagiller ile diğer sebze ve turunçgillerdir.

Ham madde kaynaklarının eksikliğinden dolayı sanayi pek gelişememiştir. Zengin ve önemli tarihî eserlere sahip olan Kudüs'deki turizm faaliyetleri, İsrail işgalinden dolayı eski önemini kaybetmiştir.

Arap ülkeleri içinde doğal kaynakları yetersiz olan bu ülkede eğitim ve öğretim faaliyetleri ileri seviyededir. Örneğin ülkenin kuzeyindeki 300 bin nüfuslu İrbid kentinde kız öğrencilerin çok sayıda olduğu öğretim seviyesi yüksek üç üniversite kurulmuştur. Yüksek tahsil gören nüfusun bir bölümü Arap ülkelerinde çalışmaktadır. Başka bir ifade ile ülkenin en önemli kaynağı, yetişmiş insan gücüdür. Ürdün ile Türkiye arasında güçlü siyasî ilişkiler kurulmuştur.

Türkiye, Ürdün'den kalsiyum fosfat, potasyum klorür, ham deri, soya küspesi ve nafta almaktadır; Ürdün'e ise gıda maddeleri, demir çelik ürünleri, dayanıklı tüketim malları, lastik ve cam şişe satmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder